Gökçeada Mezunlar Derneði Resmi Web Sitesi!

TEBEŞİR TOZU

 

       Bizim devrenin 4-A,5-A,6-A sınıfı çok ilginç bir sınıftı. Kız sınıfıydı (!). ilk yıl 7 kız, 2. Yıl 5 kız, 3.yıl 2 kız arkadaşımız vardı sınıfımızda.

        Okul müdürümüz İsmail Lem’i ULUER 4. sınıftayken kimya dersimize girerdi ve bu sınıfı her yönüyle “örnek sınıf “ olarak gösterirdi. Ama kız öğrenci sayısının azalmasıyla disipline giden öğrenci sayısı ters orantılı olarak artmış, son sınıfta disipline gitmeyen öğrenci neredeyse kalmamıştı.

        Son sınıftayken ertesi gün birçok yazılının olduğu bir akşam mütalaasında okulun elektrik jeneratörünün arızası sonucu olarak her 5 dakikada bir elektrikler kesiliyor, karanlık süresi bazen 15–20 dakikayı buluyordu. Sınıf başkanı Ali Erkin Sarıoğlu o karanlık anlarda susturmakta yetersiz kalıyordu. Tahtadaki konuşanlar listesinde neredeyse tüm sınıfın adı yazılı hale geldi. Nöbetçi öğretmen ise Mülazım ŞAN.

        Bir ara elektrikler kesilince karanlıkta yerimden kalkarak konuşanların adını silip tahtaya kocaman “Okul idaresini protesto ediyorum.” yazdım. Ellerimi silip tam yerime oturmuştum ki elektrikler geldi. Geldi gelmesine ama aynı anda Mülazım Hoca’da geldi. Sınıfa girmesiyle de tahtadaki yazıyı gördü.

—Kim yazdı bunu? dedi. Sınıfta çıt yok. Sınıf başkanı da ilk anda o yazıyı gördü. Elleri tebeşirli sadece o.

—Kim yazdı bu yazıyı? diye sordu. Ali Erkin’in ellerini de gördü. Ali Erkin yemin billah… O tokat yedi mi hatırlamıyorum ama ben korkudan altıma edeceğim. Çünkü Mülazım hoca dövdü mü sağlam döver. Bu nedenle kimse şu yazdı diyemiyor. Zaten kimse de görmemiş.

—Ya bu yazıyı yazanı ortaya çıkarın, ya da sabaha kadar sınıfta beklersiniz, deyip gitti. Gece saat 10 civarı.

       Dedim ya korkudan altıma edeceğim. Kimseye ben yazdım diyemiyorum. Tüm sınıflar mütalaa sonucu yatakhanelere gitti. Sadece bizim sınıf cezalı nöbetçi.

        Gece 12’ye doğru Ali Erkin’e:

—Yazıyı ben yazdım gidip söyleyeceğim, dedim.

— Sus lan, otur yerine. Valla Mülazım öldürür. Hep beraber çekeriz bu cezayı, dedi.

        Sınıfta bir kaynaşma başladı. Kimi söylesin diyor, kimi söylemesin diyor. Söylenmemesine karar verildi. Sabahlayacağız sınıfta.

        Herkes masalarda uyumaya başladı. Saat 2 gibi tuvalete gitme bahanesiyle aşağıya indim. İdare odalarının sonundaki nöbetçi öğretmen odasının kapısını vurdum. İçeriden:

—Gir sesi, gelince içeriye girdim. Mülazım hoca somya üzerinde elinde el feneriyle gözlerini ovuşturarak “ ne var ?” dercesine yüzüme baktı.

—Hocam ben yazdım yazıyı, dedim. İnanmazcasına yüzüme dikkatle baktı.

—Bütün arkadaşların şimdi nerede, diye sorunca;

—Sınıfta uyuyorlar, dedim.

— Tamam, şimdi gidip yatın yatakhaneye dedi.

         Sessizce sınıfa geldim.

—Arkadaşlar yatakhaneye gidiyoruz, dedim. Herkes yüzüme baktı yediğim dayağın şiddetini anlamak istercesine. Dayak yemediğimi anlayınca sessizce yatakhaneye gidip yattık.

        Kimse bana “senin yüzünden” demedi ve bu olay hiç anlatılmadı.

        Bornova yemeğinde Ali Erkin Sarıoğlu “bunu mutlaka yazmalısın. “ deyinceye kadar.

        Benim dayak yemememin nedeni sınıfın ufaklığı olmam nedeniyle mi, yoksa Mülazım Hocanın sınıf dayanışmasına duyduğu saygıdan mı olduğunu bir türlü anlayamadım.

       Şimdiki öğrenci arkadaşlar da bu tür dayanışma gösterebiliyorlar mı bilmem ama bizim dönemde böyle bir dayanışma vardı.

       Yıllar geçmesine rağmen kimse kimsenin fikrine –zikrine bakmadan ilişkilerini, dostluklarını, kardeşliklerini sürdürüyorlar.

Ortak paydamız Gökçeada (İmroz) mezunu olmak.

 



Okul

mustafaaltuntas



Gökçeada Mezunlar Derneði Resmi Web Sitesi!
http://www.gokceadamezunlar.com

Hatıranın adresi:
http://www.gokceadamezunlar.com/modules.php?name=hatira&op=showcontent&id=24