20 Mayıs Pazar sabahı arkadaşlarımızı uğurlamış , okulumuzun “onyedi affetmez” dediğimiz aracı ile kuzulimanı’ndan dönüyoruz, oturduğum yerde gözlerimi yere doğru bir noktaya sabitlemiş; biraz önce yaşadığım anı acaba rüya mı gerçek mi diye biraz coşkulu biraz hüzünlü bir şekilde yaşadıklarımızı düşünürken; birlikte döndüğümüz öğretmenlerimiz Uğur Adalıoğlu, Erkan Şahbaz, rahmetli Salman Çoşkun ve arkadaşlarım H. Cahit Kaplan, Sabahattin Erdereli ve Turgay Dursun’da kendi aralarında aynı olayın yorumunu yaparken, benimde ne düşündüğümü sorduklarında başımı kaldırıp yanıt vermek istediğimde vücudumun kasıldığını, boğazımda düğümlenmiş bir şeyin olduğunu fark ettim. Konuşmak şöyle dursun sanki nefes alamıyorum, ağzımda ne döküldüğünü bugün de hatırlamadığım sözcükler çıkarken, duygusallığımın tutsağı olmaya başlamıştım. Ve kendimi bıraktım ne duygularıma ne de gözyaşlarıma engel olamıyordum. Başımı öne eğip ağlarken: Uğur beyin sesini duydum “ bırakın rahatlasın”.
Kısa sürede toparlanıp başımı kaldırdığımda kimi gözyaşlarını tutmaya çalışıyor, kimi gözyaşını silmeye çalışıyordu.
Nasıl ağlanmasın ki bir gün önce 19 Mayıs kutlamaları yapılmış, öğleden sonra kaymakamlığın düzenlediği Futbol ve Voleybol turnuvasını Atatürk Öğretmen Lisesi kazanmıştı. Coşku,sevinç ve dostlukların tekrar örüldüğü, aradaki kırgınlıkların yok olduğu bir günün akşamına okulda ve dışarıda yemek ve eğlence tertip edilmişti. Öğretmenlerimiz, personel ve bizler 1979 eğitim/öğretim yılının son günü ve gecesini böyle ortamda geçirmiştik.
Bütünleme sınavı yakın tarihte olacağından bazı arkadaşlarımız gibi biz de memleketimize gitmemeye karar vermiştik. Sabah kalktığımızda gidecek olan arkadaşlarımıza yardım edip yolcu etmek için feribota kadar kuzulimanı’na gittik. Limanda herkes kalanlarla ( Öğretmen, Öğrenci,Personel) vedalaşıp sarılıyor, şakalaşıyor. Belki de bazıları dönecek göremeyecek, gidecek dönemeyecek bir daha görüşemeyecek, duygusuyla feribotun kalkmasını istemiyor, hareket vakti geldiğinde bütün öğrenciler güvertede toplanmış aşağıda onları yolcu eden arkadaşları be öğretmenleriyle son veda sözcüklerini özenle seçip bağırıyorlardı. O esnada Edirne’li Ali Yapıcı bana seslenip başından çıkardığı kasketi hatıra olsun diye aşağıya attı, bu davranış diğer arkadaşlara ilham olunca herkes arkadaşına, dostuna bir şeyler atıyor. Ve bizi kendimize getiren bir siren sesi gemi demir alıp açılmaya başladığında, tüm öğrenciler “ Öğretmen Okulları” marşını söylemeye başladı, biz de limandan onlara eşlik etmeye çalışırken, gemi yavaş yavaş limandan çıkıyordu. Kaptan coşkuya sireniyle katılıp acı acı çalıyor, arkadaşlarımızın sesleri ve feribotun sireni azala azala feribot ufuk çizgisine yaklaşırken, bizler olduğumuz yerde ne yapacağımızı şaşırmış vaziyette arkalarından yüreğimizde kopan fırtınalarla araçlara bindik.
Ve bir ses: Belediye meydanı var mı inecek ….?
HASAN İREGÖR 1979
Okul
rosi82