Ana Sayfa

Anasayfanız Yapın!  |   Favorilere Ekleyin!

   
   
  Giriş ve Kayıt Ol
Ana Menü
 Ana Sayfa

 Foto Galeri

 Ziyaretçi Defteri

 Anı Defteri

 Mezunlar

 Haber Başlıkları

 Site Üye Listesi

 Birikim Sandığı

Hatıralar Anasayfa
 
Hatıra adında ara  |   kategori adında ara
[ A |  B |  C |  D |  E |  F |  G |  H |  I |  J |  K |  L |  M |  N |  O |  P |  Q |  R |  S ]
[ Ş |  T |  U |  V |  W |  X |  Y |  Z |  1 |  2 |  3 |  4 |  5 |  6 |  7 |  8 |  9 |  0 ]


[ Hatıra Ekle ] [ Bütün Hatıralar ] [ Kategori Ekle ] [ Kategori Listesi ]


İmroz’a son ayak basış…

    İlki 1964’tü… Uzun uzun anlatmıştım. Sonuncusu 3 Ağustos 2010’da oldu.

Gitmek hayli rahat, neredeyse arabadan inmeden o bin bir meşakkatle gittiğimiz

Çınarlı’da buluveriyor insan kendini…

 

Ancak sıcak anılarımızın geçtiği İmroz’un artık İmroz olmadığına kanaat getirmek

Beni en çok üzen şeylerden biri oldu… Çanakkale’de araba vapuru bileti almak için görevliye yaklaşıp “İmroz’a nereden bilet alabilirim? “ diye sorduğumda afalladı… Anlamadı, “Nereye?” diye sordu… “İmroz” dedim tekrar ve hemen “pardon Gökçeada” diye düzelttim.

Adam “İmroz” diye bir şey bilmiyordu… İmroz anılarımızda kalmıştı.

 

Oysa benim diplomamda “İmroz Öğretmen Okulu” diye yazmakta…

 

30 kişi kadardık ve çok sevdiğimiz hocamız Erol Saygı ile buluşmak eskileri yad etmek için gelmiştik Gökçeada’ya… Hepimizin yanında eşleri hatta Ekrem Seygan arkadaşımızın torunları bile yanındaydı…

 

Ben, geç katıldığım için aralarına okula uğrayamadım ama gidip notlarına bakmış bizim eski arkadaşlar.. Hepsi “benim matematiğim 9,  Türkçem 10” gibi aralarında konuşurlarken  “Bir de benimkilere baksaydınız keşke” dememe fırsat kalmadan “Biz senin Eylülde mezun olduğu bilmiyorduk” diyerek şaşkınlıklarını  dile getirdiler.

 

Burada tekrarlamaktan gurur duyuyorum ki İmroz Öğretmen Okulu’nun  en tembel ve Eylül’de yani güz döneminde mezun olan ilk ve tek öğrencisi bendim. Kaldığım ders ise “Sağlık Bilgisi” gibi dandik bir dersti. Çünkü arkadaşlarım o derslere çalışırken ben küçücük transistörlü bir radyoyla müzik listelerini dinleyip not ediyordum…

 

İmroz’dan, bizim yaşadığımız İmroz’dan geriye bir şey kalmamış… Zevksiz, gecekondu mantığıyla yapılmış binalar, köyler… Kötü kasaba havasındaki dükkanlar, uyduruk uyduruk yazılmış tabelalar, bakımsız yollar… İnsanın gözü, güzel, boyalı, penceresinden çiçekler sarkan eski rum evlerini arıyor ama tam bir hüzün…

 

Kilisenin çanlarını duyunca sevindim “eskiden bir şeyler hala var” diye…

Çanlar çalınca, düğün, cenaze töreni olunca eskiden giderdik Rum kızlarını gözetlemeye…

Ancak Hemingway’in “Çanlar kimin için çalıyor” sözü burada insanın kafasına dank ediyor…

Kimse yok ki… Yalnızca direnen burayı memleketi bilen ve umutsuzca varlığını sürdürmeye çalışan birkaç görevli ya da artık gitmeye mecali kalmamış yaşlılar…

 

Arkadaşlarla Kaleköy’de Yakamoz diye bir yerde yemek yedik… Sonradan yerleşen bir Türk işletiyor… Dikkatlice bakınca gördüm ki arazisinin sınırlarını tel örgüyle giderek genişletiyor… Gece yarısı kahve içmeye gittiğimiz yer de kapalı kilisenin bahçesi. Meşhur diye dibek kahvesi içti arkadaşlar… Gördük ki bazı arkadaşların yaşlandıkça huyları da değişmiş… Seygan her şeye muhalif biri olarak karşımızdaydı… Siyasi görüşlerimizden ötürü hepimizi iyice bir haşladı… Sonra kahveye de itiraz etti “Böyle dibek kahvesi olmaz” diye… Kahve de bozulmuştu, tıpkı İmroz’un atmosferi gibi…

  

Gönen arkadaşımızla dönüş yolunda konuştuk “Herkes gece yarısına kadar içki içti ve herkes arabasına atlayıp Çınarlı’ya  gitti” diye bizleri eleştirdi… Haklıydı tabii. Avrupa görmüş orada yaşayan arkadaşımız için anlaşılmaz bir davranış bizim böyle araba kullanıyor olmamız…

 

Beni en çok mutlu eden, bunca yıl sonra arkadaşları gördüğümde herkesin o dönemdeki kaprisleri, birbirinden uzaklıları, kıskançlıkları gibi ergenlik sorunlarını çok gerilerde bırakmış olmaları ve hep güzel şeyleri hatırlamaları.. Sanki biz değildik onca sıkıntıyı çeken, yokluklarla uğraşan, üşüyen, denizin dalgalarıyla uğraşan da bir cennette yaşamıştık 3 yıl boyunca… Demek ki güzel olan insanın belleğinden, çekilen onca sıkıntıların süzülüp geriye güzel şeylerin kalması…

 

İmroz’da çok güzel şeyleri anarak, sevgili hocamız Erol Saygı’nın ve O’nun sevgili eşi ve hocamız Sennur Hanım’ın misafiri olarak, yanımızda her zaman bizimle birlikte olan Mehmet Yeğin Hocamız ve değerli eşiyle birlikte çoktandır arzuladığımız “beraber olma” fikrini gerçekleştirdiğimiz için mutlu olduk… Konuşmalarımız arasında 60 kişilik sınıfımızın her bireyinden bahsedildi gelemeyenler, hasta olup katılamayanlar gözlerimizin önünden geçti… Kimisi artık aramızda yoktu İsmail Gül, Durmuş Yıldız gibi ama biz onlarla beraberdik.

Gelecek yıllarda İmroz’a Öğretmen Okulu’nun ilk harcını koyan bizler başka bir beldede yine bir araya geleceğiz…

 

5 Ağustos 2010



Eklenme: 15-08-2010
kategori: Okul
Yazan: NecipDamar
Hit: 1189
[ Geri dön | Yorum Ekle | Bu hatirai arkadaşına gönder Sevdiklerinize gönderin | Yazdırılabilir sayfa Yazdırın ]


İmroz’a son ayak basış…
Gönderen: Tarih: 2010-10-16 11:55:14
Puanım:


ne tesadüf? imroz un ilk mezunları sizler son mezunları ise 1976 da bizler olmuşuz.O tarihten sonra öğretmen mezun vermedi bir daha.statü değişti lise oldu 2 yıllık eğitim enstitüleri ardından 4 yıllık derken şimdilerde de haklı olarak isyan noktasına getiren KPS ler (onunda cılkını çıkardılar) Bizler şanslıymışız Ne diyelim? Allah adaylara kolaylık versin. rıdvani76&ısparta

İmroz’a son ayak basış…
Gönderen: Tarih: 2010-09-19 19:15:50
Puanım:


Sevgili Necip İmrozla ilgili duygularına katılıyorum.42 yıl sonra orada buluşmak çok güzeldi.Bunu inşallah yine tekrarlayacağız.İmroz çok değişmiş.Belki doğru değil ama keşke rumlar gitmeselerdi.Okadar bozulmazdı adamız.Herşeye rağmen birbirimizi gördüğüm için mutluyum.      


Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahip olup GNU/GPL lisansıdır.